29 Haziran 2010 Salı

ANKARA ARENA GÖRÜCÜYE ÇIKTI




Şu sıra dünya futbolla yatıp futbolla kalkıyor.Sporla -özellikle futbolla- ilgili herkesin gözü kulağı Güney Afrika'da.Ama bu durum Ağustos ayının sonlarına doğru basketbol için geçerli olacak diye düşünüyorum.Çünkü 28 Ağustos-12 Eylül 2010 tarihleri arasında ülkemizde Dünya BasketbolŞampiyonası gerçekleştirilecek.A Milli Takımımızında katılacağı şampiyona için hazırlıklar sona yaklaşmışken turnuvaya ev sahipliği yapacak şehirlerimiz de yeni salonlar kazandı.
Bunlardan biri Ankara Arena ve bu salon 15.Turgut Atakol Turnuvası ile görücüye çıktı.
Dürüst olmak gerekirse daha inşaat halinde önünden geçerken bu salonu beğenmeyeceğimi düşünmüştüm.Ankara'da basketbol salonu diyince aklıma herzaman Atatürk Spor Salonu gelmiştir.Hele milli maçlarda bambaşkadır Atatürk Spor Salonu'nun atmosferi.Tribünler sahaya yakın olduğu için gününde ve hiç susmayan bir taraftar ile muhteşem bir salon olur.Ama salonun içini gördükten sonra neredeyse Atatürk Spor Salonu kadar çok sevebileceğimi düşündüm.Her şeyden önce Ankara Arena'da da tribünler yakın salona ve tam anlamıyla dolunca muhteşem bir atmosferi olabileceği görüntüsü çizildi benim kafamda...
Henüz dışında bir takım inşaat halleri devam etse de Başkentin yeni basketbol salonu 2010 Dünya Şampiyonası öncesi prova niteliği taşıyan Turgut Atakol Turnuvası'na iyi bir ev sahipliği yaptı.Şimdi sıra ilk önce 21-23 Ağustos 2010 tarihlerinde Efes Pilsen World Cup 9 ile sonrada Dünya Şampiyonası ile A Milli Takımımızı ağırlamaya geldi.
Dip Not:Kendimi Atatürk Spor Salonu'na ihanet etmiş gibi hissediyorum ama salon gerçekten muhteşem olmuş.:)

25 Haziran 2010 Cuma

KEYF-İ İSTANBUL

Aslında bayağı çok oldu İstanbul'dan döneli.Ama benim içimdeki tembellik şeytanı ile mücadelem anca şu dakika kazanılabildi.O da sanırım kanımdaki şeker oranının artması ile doğru orantılı.:)
Uzun zamandır bir türlü gidemediğim İstanbul'u nihayet gitmeyi başarmanın vermiş olduğu sevinç orada yakışıklı yeğenlerimi ve dost yüzler görerek daha da arttı.Sanırım bu sefer daha bir fazla gezmişim.Ankara'ya gelip fotoğraflarla ilgilenmeye başladığımda anladım bunu...O kadar çok fotoğraf vardı ki bilgisayara yüklenmesi gereken.Tabi kaç tanesinde ben varım bilmiyorum geneli benim çektiklerim.Çünkü tam anlamıyla bir poz verme özürlüyüm.Fotoğraf çekmeyi daha çok seviyorum.Buna iyice kanaat getirdim.:)





Her ne kadar Alper ve Bihter(http://suprizparti.blogspot.com/) bu özrümü aşmama yardım etmeye çalışsalar da ben yine beceremedim.Ama kabul etmek gerek onlar hem poz vermede hemde çekmede çok başarılar.Bihter'in tavla konusundaki başarısını da belirtmek gerek burada.Alper ve Uğur ikilisini hezeyana uğrattığını söylemeden geçemeyeceğim.Her neyse bu konuyu çok fazla deşmemek taraftarıyım sağlığım açısından.:D


İstanbul gezilerimin vazgeçilmez rehberi ve dostum Aslı'mı da unutamam.Yine bana inanılmaz güzellikte İstanbul planları yaptı ve uyguladık.Gerçi bir adalar ve Nevizade yapamadık ama olsun bir dahaki sefere onlarıda yapmak üzere sözleştik.Ayrıca Efes Pilsen-Fenerbahçe Ülker final serisinde de kardeşi Hasan ile beraber bana eşlik etmeleri çok muhteşem oldu.Bu arada devamlı ismini duyduğum ve tanışmayı istediğim bir başka arkadaş olan Banu ile de tanışmak güzeldi.
Aaaaaaaaaa Aslı'nın güzel annesi İclal teyzeyi unutmayayım.Her gittiğimde beni misafir eder ve o lezzetli yemeklerinden yedirmeden bırakmaz.:)


Ankara'da görüşemediğim hatta plan yaptığımız halde görüşemediğim dostlarla da İstanbul'da görüşebildim.İstanbul süprizlerle dolu olabiliyor.:DBunlardan ilki Ayşin oldu.Sonunda işsizlik denen şeytanın bacağını kırıp iş için eğitime geldiği İstanbul'da Beşiktaş semtinde görüştük.Ama sanırım en ilginci haftasonu kaçamağı yapan Sıla ve Yeliz ile görüşmemiz oldu.Her ayrıntıyı fotoğraflamışız.:D



Ama sanırım İstanbul'un benim için en çekici yanı yeğenlerim Doğu(6) ve Demir(1)...İki yakışıklı da çoooooook büyümüş ve şeker olmuşlar.Çok can yakacaklar gibime geliyor.:D Onlarla ne kadar bir arada olursam olayım onlara doyamıyorum.



Bir yerlerde de yazdım ya her ne kadar maksat gezmek hasret gidermek olsada basketbolsuz yapamadım.Efes Pilsen-Fenerbahçe Ülker final serisinin her maçında vardım.:DAbdi İpekçi Arena'ya girer girmez büyülendim desem abartmış olmam.Muhteşem bir spor salonu...




Ama bu gidişimde herzaman gittiğim bir yere gidemedim.Orasıda Ntvspor stüdyoları...Her İstanbu lgidişlerimin kalsik durağıdır.Dönerken bu durumun eksikliğini hissetmedim değil.O kadar gün içinde Filiz Aplamın erken çıkacağı günü seçince gitmek için... :( Neyse.
Oooooooooooooo biraz önce bahsettiğim o iki yakışıklının da anne ve babasını unutmamalıyım.Ne de olsa genelde onlarda kaldım.;)
Yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa Ben Şimdiden İSTANBUL'u özlediiiiiiim.Ne demiş şair "Ankara'nın en çok İstanbul'a dönüşlerini seviyorum".

11 Haziran 2010 Cuma

ZEYNEPGÜL ENE"BASKETBOL HIZLA GELİŞEN , DEĞİŞEN BİR SPOR DALI"


Tabiri caizse sporun içinde doğan,voleybol ile başlayan basketbol ile devam eden ve şimdi ise Türkiye Futbol Federasyonu'nda Futbol Genel Direktör Yardımcılığı görevini devam ettirerek bayanlarında futbolda görev alabileceğini herkese kanıtlayan bir isim ZEYNEPGÜL ENE...Bu denli spor içinde yaşayan bir bayanla güzel bir röportaj gerçekleştirdik.

1)Zeynepgül Ene'yi kısaca tanıyabilir miyiz?
1969 İstanbul ‘da doğdum.Evliyim,iki oğlum var.Doğduğum günden beri çeşitli şekillerde sporun içindeyim.Rahmetli babam Futbol antrenörüydü.Ben de, önce ilkokulda voleybol, daha sonra 11 yaşında basketbol ile aktif sporculuk hayatına atıldım.Galatasaray lisesi ve Boğaziçi üniversitesi Siyaset Bilim ve Uluslar arası ilişkiler mezunuyum,İngilizce Fransızca biliyorum.
Beşiktaş ve Galatasaray takımlarında 15 yıl basketbol oynadım.26 gibi çok genç bir yaşta basketbol oyunculuğunu bırakıp antrenörlüğe başladım.Uzun bir aradan sonra 1987yılında ilk kez kurulan A milli bayan basketbol takımına seçilen en genç oyuncu oldum ve bıraktığım 1995 yılına dek yaklaşık 50 kez milli formayı giydim.
1997 yazında Yıldız bayan basketbol mili takımı baş antrenörlüğüne getirildim ve 2007yılına dek aralıklı olarak Yıldız ve Genç bayan milli takımlarında baş antrenörlük yaptım.2007 yılından bu yana Türkiye Futbol Federasyonu’nda Herkesiçinfutbol ile ilgili projeleri hayata geçirmek için çalışıyorum.Sporun bir çok branşını izlemeyi ve oynamayı,ailemle vakit geçirmeyi,arkadaş sohbetlerini,çocukları,hayvanları,siyaset ve uluslar arası siyaset gündemini takip etmeyi,gazete,dergi,kitap daha doğrusu, elime ne geçerse okumayı,sosyal sorumluluk projelerinde çalışmayı,doğayı,çalışmayı,çocuk ve gençlere bir şeyler öğretmeyi ve seyahat ederek yeni yerler keşfetmeyi çok seviyorum..

2)Biz Zeynepgül Ene'yi basketbolcu olarak tanıdık.Ama şimdi TFF de HİF departmanı başındasınız.Buraya gelme sürecini bizimle paylaşır mısınız?
Rahmetli babam döneminde “Futbol Köyü” ve “Düş Köyü” projelerinde destek vermek üzere dışarıdan fahri olarak başlayan süreçte daha sonra bu projelerin kısa sürede başarıyla gerçekleşmesi sonrası proje yöneticisi olarak TFF’de çalışmaya başladım.Bundan 9 ay sonra Herkesiçinfutbol Müdürlüğüne atandım.Yaklaşık 2 ay önce de Futbol Genel Direktör yardımcılığına getirildim.

3)19 Mayıs'ta TFF çok güzel bir organizasyona imza attı.Bu organizasyondan bahsedebilir misiniz?
UEFA Grassroots’a yani Türkçesi ile Herkesiçinfutbol’a son 10 yıldır çok önem veriyor.Çünkü profesyonel futbol etkinlikleri tüm futbol etkinliklerinin sadece %2’si veya 3’ü..Profesyonel olmayan Grassroots etkinlikleri Avrupa’nın her yerinde son yıllarda çok daha fazla sayıda ve organize gerçekleştiriliyor.Biz de TFF olarak son 3yılda 700.000’e yakın her kesimden her yaştan insana her yerde futbol oynattık.Lisanslı futbolcu sayımızı 240.000’den 450.000’e çıkardık.UEFA’nın geçtiğimiz sonbaharda ilan ettiği ve tüm Avrupa’da kutlanan 19 Mayıs HiF gününün tüm Türkiye’de sahalarda kutladık.Ayrıca İstanbul Göztepe parkında da yaklaşık 1000 futbol oynayan,bir o kadar da eğlenen katılımcı ile çok güzel bir kutlama gerçekleştirdik.Bu günle ilgili ayrıntılı bilgiye ve Herkesiçinfutbolu anlatan filmimize, bu güne özel hazırladığımız www.herkesicinfutbolgunu.com sitesinden ulaşabilirsiniz.

4)Türk basketbolunun gidişatı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Benim oynadığım döneme göre çok daha hızlı oynanan,fiziksel ve atletik özelliklerin ön plana çıktığı bir basketbol oynanıyor.Basketbol hızla gelişen,değişen bir spor dalı,bu değişime ayak uyduran,dünyayı takip eden,kendini geliştiren ve güncelleyen takım ve antrenörler oyunun içinde kalıyor.
Basketbol federasyonumuzun da bu gelişimin bir parçası olarak kendini güncellemesi,basketbolun gelişimi adına antrenör ve hakem eğitimi,basketbolun ülkeye yayılması,Gençlik geliştirme programları yürüterek yetenekli gençlerin basketbolcu olma sürecindeki yol haritalarının çizilmesi ve milli takımların uluslar arası platformda daha başarılı olması için özellikle kaynak yaratmaya yönelik pazarlama faaliyetlerini artırması ve herkesi kucaklayan bir kamuoyu oluşturacak bir kurumsal iletişim platformu oluşturacak çalışmalar içinde olması gerektiğini düşünüyorum..

5)Önümüzde ev sahipliğini yapacağımız bir dünya şampiyonası var.Milli takımlarda da çalışmış bir antrenör olarak milli takımımızla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Dünya şampiyonası öncesi koçumuzun rahatsızlığı çok büyük bir şanssızlık..Ama her şeye rağmen diğer coaching staff ve tüm oyuncularımız ev sahibi konumumuzu da unutmayarak,bana göre ülkemizi en iyi şekilde temsil edecekler.Maçlar ise sahada kazanılıyor veya kaybediliyor,burada bir şey söyleyemem.

6)Futbolda alt yapılarda,engellilerde ve bayanlarda çok güzel gelişmeler oluyor ve basından takip edebiliyoruz.Ama basketbolumuzda sanki sadece a takımlar seviyesinde gelişmeler var gibi.Bu anlamda futbolda yapılan organizasyonlar basketbolda da yapılabilir mi?
Futbolda federasyon boyutunda,futbolun ülkenin her yerinde,herkes tarafından oynanacağı,izleneceği ve sevileceği aynı zamanda bir futbol ve futbola saygı kültürü oluşturmaya yönelik bir yapılanma sayesinde senin de duyduğun etkinlikler gerçekleşmekte.Bugün futboldaki lisanslı sporcu sayısı diğer tüm branşlardaki lisanslı sporcu sayısından fazla..Profesyonel futbolun beslenmesi,ülkede futbolu bilinçli izleyen,oyuna,oyuncuya,hakeme,antrenöre saygı duyan taraftar kitleleri oluşması için de bu çalışmalar büyük önem taşıyor.Basketbol federasyonu içinde bildiğim kadarıyla böyle bir yapılanma henüz yok..Gerekli kaynakları oluşturduktan sonra tabii ki yapılabilir ve yapılmalı da..

7)Türkiye'deki spor basını hakkındaki düşünceleriniz neler?
Bana göre bir ülkedeki medyanın kalitesi ve sunduğu hizmet, o ülkedeki genel okuyucu kitlesinin aynasıdır.Medyaya yanlış habercilik yapıyor diye yüklenmek yerine,yapılanları eleştirmek,okumamak,izlememek gerek..Ben sporun göbeğinde yaşayan bir insan olarak bir çok spor programını izlemiyorum.Bilerek ve isteyerek polemikler yaratıp spor kültürünü katleden “yorumcu” adı altındaki kişilerin bu rollerden uzaklaştırılması gerektiğini düşünüyorum.Maalesef Rıdvan Dilmen,Hakan Ünsal gibi,basketbol için de İhsan Bayülken,İbrahim Kutluay gibi sporun içinden gelmiş kişiler bu konuda sayıca azlar..Bazen basketbol maçı izlerken,ya da programda yorum dinlerken Orhun ile ağzımız açık bakakalıyoruz.Geçenlerde basketbol konusunda “sözü geçen” yorumculardan birisi Hido’ya “Senin basketbol tarzın mismatch’leri kullanarak oynamak,bunu da bu sene pek yapamadın maalesef” gibi bir soru sordu,çocuk da nasıl cevap versin,şaşırdı..Basketboldan gerçekten anlayan okuyuculara bırakıyorum yorumu :)

8)Bu kadar yoğunluğun içide bir de annelik var.Sporcu bir anne olmak zor mu?
Çalışan anne olmak zor,ne iş yapıyor olursanız olun,eğer çocuklarınızla ilgilenmek birebir her şeylerine yetişmek istiyorsanız,zorlanıyorsunuz.Allahtan,benim çocuklarım son derece akıllı,çalışkan ve harika çocuklar,bana çok destek oluyorlar,bu arada babamızın da desteğini unutmamak lazım,o da hem çalışmamı hem de çocuk bakımını çok destekliyor..

9)İlerde çocuklarınızın basketbolcu olmasını ister misiniz?
Çocuklarımın her şeyden önce çok iyi eğitim almalarını isterim.Eğer eğitimleriyle birlikte sürdürebilirlerse basketbol da oynamalarını sonuna kadar desteklerim.Sporun içinde olmaları onlara her anlamda büyük kazanımlar sağlar..

10)Eşinizde çok iyi bir basketbolcu.Aynı branşı paylaşmış olmanın avantajları ve dejavantajları neler?
Her zaman basketbolla ilgili her şeyi paylaşırız.Oyuncuyken eşimi izlemeyi çok severdim,şimdi de onun başında olduğu takımları izlemeyi çok seviyorum :) Ben de basketbolu çok sevdiğim için takip ederim ve düşüncelerimi eşime her zaman söylerim.Mesleğinizle ilgili en önemli detayları eşinizle paylaşmanın da şans olduğunu düşünüyorum.Benim için bu konu hiç dezavantaja dönüşmedi..

11)Zaman zaman maçlarda tribünde gördük sizi.Eşiniz sahadayken tribünde neler hissediyosunuz?
Orhun’la her zaman çok gurur duyuyorum.Oyunculuğunda da,antrenörlüğünde de adı hiçbir şaibeye karışmamış,dürüst,izleyenlere her zaman büyük keyif veren,doğru basketbol sunmuş,kişiliği ile de örnek olmuş mükemmel bir spor insanı..Kendini çok geliştiriyor,basketbolu ve işini çok seviyor,kendisi de üst düzeyde yıllarca forma terlettiği için,o anda oyuncu ne hisseder,maçın gidişatı nasıl olur gibi konulara çok hakim..Türk basketbolu için şans olduğunu düşünüyorum.Oyuncuyken onu izlediğimde çok heyecanlanmazdım,top daha çok onun elinde olduğu için sanırım :)Şimdi daha çok heyecanlanıyorum.

12)Klasik sorum.:)Unutamadığınız bir maçınız var mı?
Liselerde oynadığımız bir yarı final maçını kaybederek Dünya şampiyonasına gidilen sene, gitme hakkını kaybetmiştik.O üzüntüyü unutamam.Ayrıca ilk milli olduğum gün salona girip Türk bayraklarını gördüğümde ayaklarım yerden kesilmişti,çok gururlanmıştım..Son olarak da 18 sayı geride olduğumuz bir maçta son iki dakikada 7 üçlük atarak, ki sonuncusu 2 sayı geride ve iki sn var iken orta sahadan :), maçı kazandıran oyuncu olmuştum,o gün de unutulmayacak bir gündü..

13)Son olarak Gündüz Tekin Onay hocamızı da anmadan edemeyeceğim.Onun Türk Futboluna bakışından biraz bahsedebilir misiniz?
Babam spor yaşamının ilk otuz yılını profesyonel futbolda antrenör olarak, son on yılını ise Türk futbolunun ülkeye yayılması ve yetenekli çocuk ve gençlerin elit futbolda kendine yer bulması ve çok iyi yetişmesi adına düşünerek,projeler üreterek geçirdi.Türkiye’nin bir yetenek tarlası olduğuna inandı,bu yeteneklerin doğru yönlendirilmesi ve eğitilmesi için gerekli bir çok adım onun çalışma döneminde atıldı.Bugün ülkemizde UEFA standartlarında yapılan antrenör eğitimleri,Futbol Köyleri,Futsal,Plaj futbolu gibi çalışmaları ülkemize tanıştıran odur.Her zaman ülkemizin altyapıda doğru bir planlama ve organizasyonla yurt dışına futbolcu ihraç eden bir ülke olacağına inandı.


Hocam teşekkürler...
Ebru ben teşekkür ederim,sevgiler..

Kadına Şiddet


Mor Çatı - Şiddet from TBWA\ ISTANBUL on Vimeo.

5 Haziran 2010 Cumartesi

TBL PLAY OFF FİNAL PANORAMA




Fotoğraflar:Vedat Yangın
2009-2010 Türkiye Basketbol Ligi zaman zaman soru işaretli,zaman zaman süprizli,zaman zaman heyecanlı ama genelinde basketbolseverler için keyifli bir sezonu geride bıraktık.Sezon içindeki heyecanlı maçlar bir yana play off karşılaşmalarıyla nefes kesti.Fenerbahçe Ülker sırasıyla Bornova Belediyesi ve Banvit'i mağlup ederek,Efes Pilsen ise Erdemir ve Beşiktaş Cola Turka'yı mağlup ederek finale yükseldiler.

Fenerbahçe Ülker Şampiyon

Final serisinin ilk 2 karşılaşması Efes Pilsen'in ev sahipliğinde Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda oynandı.İlk maçta Efes Pilsen'de finale hazır olmayan bir görüntü varken Fenerbahçe Ülker kazanmaya odaklanmış bir görüntü içindeydi.İlk karşılaşma Fenerbahçe Ülker lehine sonuçlandı ve seri 1-0 gelişti.
Serinin 2.karşılaşmasında ilk dakikalardan itibaren Efes Pilsen ağırlığı vardı.Kazanmaya istekli Efes Pilsen karşısında Fenerbahçe Ülker çok fazla etkili olamadı ve seride durum 1-1'e geldi.
Serinin 3.ve 4. karşılaşmaları Fenerbahçe Ülker'in ev sahipliğinde Abdi İpekçi Spor Salonu'nda gerçekleşti.Efes Pilsen Fenerbahçe Ülker'i zorlasa da kritik zamanlardaki kritik hataları ile sonucu lehine bitiremedi.Fenerbahçe Ülker Abdi İpekçi Spor Salonu'nda taraftarının desteğini de arkasına alarak Ayhan Şahenk Spor Salonu'na seride 3-1 önde olarak gitti.
Ayhan Şahenk Spor Salonu'ndaki karşılaşmada Efes Pilsen'in üstünlüğü dikkat çekiciydi.Karşılaşmada Fenerbahçe Ülker'e savunması ile zor anlar yaşatan Efes Pilsen bu maçın galibi olarak seriyi 3-2 ye getirdi.
Fenerbahçe için final anlamı taşıyan Efes Pilsen içinse devam-tamam maçı olan Abdi İpekçi Spor Salonu'nda oynanan karşılaşmada maçın başından itibaren Fenerbahçe Ülker üstünlüğü vardı.Taraftar desteğinide hisseden ve hissettiren Fenerbahçe Ülker Efes Pilsen'in öne geçmesine bile izin vermeden 2009-2010 Türkiye Basketbol Ligi Şampiyonu oldu.

Final Serisinin Enleri

En İyi Oyuncu:Roko Ukiç'e yaptığı muhteşem savunmalarıyla Sinan Güler(Efes Pilsen)
En İyi Antrenör:Bogdan Tanjeviç'in yokluğunda takımın gerek teknik liderliğini gerekse ağabeyliğini en iyi biçimde yapan ve takımı şampiyonluğa taşıyan Ertuğrul Erdoğan(Fenerbahçe Ülker)
En centilmen Oyuncu:İtirazlarını bile sakin gerçekleştiren Ömer Onan(Fenerbahçe Ülker)
(Sizinde seri ile ilgili enleriniz varsa yorumlarınızı bekliyorum)