1996 Basketbol sezonu Türkiye basketbol tarihinde hala yeri doldurulamayan bir kupa olan Koraç Kupası'nın Türkiye'ye gelmesiyle o jenerasyonun basketbol severleri için unutulmaz bir sezon olmuştu.Belki de pek çok kişi o kupayı getiren takım olan Efes Pilsen ile basketbolu daha da çok sevmişti.Keyifle belirtirim ki bende o jenerasyondan biriyim.:) İşte o kupayı getiren ve Koraç heyecanını sahada yaşayan efsane takımın efsane oyuncularından Ufuk Sarıca ile hem Koraç Kupası'na hem de şu anda antrenörlüğünü yaptığı Pınar Karşıyaka'ya dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Basketbola nasıl başladınız?
Basketbola 11 yaşımda Efes Pilsen altyapısında başladım. Efes Pilsen altyapısında uzun süre oynadıktan sonra (A) takımda da forma şansı buldum. Efes Pilsen'de aralıksız 17 yıl forma giydim. Sonrasında Ülkerspor'da oynadım. Kısa bir süre yurt dışı tecrübemden sonra Pınar Karşıyaka'ya oyuncu olarak döndüm. En son oyuncu olarak Beşiktaş’ta forma giydim.
Antrenörlüğe nasıl başladınız?
Oyunculuğu bıraktıktan sonra 2003 yılında Beşiktaş altyapısında antrenörlüğe başladım. O sene sezonun sonunda (A) takımda yardımcı antrenörlük görevini üstlendim. Daha sonra Murat Didin'in ayrılmasıyla kısa bir dönem Beşiktaş’ın (A) takımda baş antrenörlük yaptım. Beşiktaş'ta ve Efes Pilsen'de Ergin Ataman'ın yardımcı antrenörü olarak da görev aldım. Velimir Perasovic'in de yardımcı antrenörlüğünü yaptıktan sonra Efes Pilsen (A) takımı baş antrenörlüğü görevine getirildim. Sonrasında da geçtiğimiz sezon Pınar Karşıyaka'ya gelerek baş antrenörlük görevini üstlendim.
Efes Pilsen'de Avrupa Kupası sevincini yaşamıştınız. O heyecanı sizden bir kez daha öğrenebilir miyiz?
Çok güzel bir takımımız vardı. O dönemde yetişmiş basketbol severler o takımı hala çok güzel anıyorlar. Seyircisi özel olan bir takımdı ve çok büyük başarılar elde ettik. O zamanki adıyla Efes Pilsen Türk spor tarihinde Avrupa’da ilk kupa kazanan takımdır. Birlikte oynamayı seven, çok iyi çalışan, tüm egolardan uzaklaşmış bir takımımız vardı. 1995-1996 sezonu benim basketbol hayatımda önemli bir sezondur. Hem alınan sonuçlar hem de isteyerek, zevkle o takımın bir parçası olmak çok büyük bir gurur ve mutluluk vericiydi. Bir takımın oynarken mutlu olması her takımın yakalayabileceği bir duygu değil.
Geçtiğimiz sezon Eurochalenge Cup’ta final heyecanı tattınız. O finali nasıl değerlendirirsiniz?
Şu an ülkemizde biri bizim Efes Pilsen ile kazandığımız Avrupa Koraç Kupası diğeri ise Beşiktaş’ın kazandığı Eurochalenge Kupası olmak üzere kazanılan iki önemli kupa var. Pınar Karşıyaka’nın tarihinde uluslararası arenada böyle bir tecrübesi ve başarısı yoktu. Sezon başında da kimse bize böyle bir şans vermiyordu. Takımlar yola başlar,yol ilerledikçe ve takım kazandıkça her türlü başarıyı sağlayabilirsiniz. Biz geçen yıl yolun sonunda önce Final Four’a sonrasında da finale kaldık. O finalde biraz dramatik olmakla beraber finali kaybettik. Bu şekilde final kaybettiğimiz için üzüldük ama sonuçta Pınar Karşıyaka Avrupa’da final oynadı. Baktığınız zaman o kupaya yine adayız. Türkiye’de her sene kupa kazanılmıyor. Biz bir İspanya gibi değiliz. Ligde de çok başarılı bir sezon geçirdik. Uzun zaman sonra yarı finale kalmayı başardık. Saha dejavantajımıza rağmen Fenerbahçe Ülker gibi bir takımı elemiştik.
Pınar Karşıyaka’nın bu sezon gerek ligde gerekse Avrupa’daki hedefleri neler?
Avrupa arenasında işimizi biraz daha zorlaştı. Eurocup daha büyük bir organizasyon. Aslında geçen seneden farkımız yok. Bizim Eurocup’ta tecrübe eksikliğimiz var. Hedefler hep yukarı doğru çıkıyor. Özellikle ben hayatım boyunca kazanmaya oynamış bir insanım. Bu bir hayat felsefesi olarak kişiliğinize yapışabiliyor. Bunu takımınıza da aşılıyorsunuz. Takımımızın öncelikli hedefi Avrupa’da gruptan çıkmak. Gerek Türkiye Ligi’nde gerekse Avrupa’da iyi başladık. İlk hedef çeyrek finale kalmak. Sonrasında çapraz oynayacağımız maçlara göre çok farklı hedefler koyabiliriz. Türkiye Ligi’nde de geçen sezondan daha iyisini yapmak istiyoruz. Lig bu sezon çok daha zor. Her sezon yatırım yapan takımlar dışında bu sezon yatırımlarını yükselten takımlar da var. Buna en iyi örnek Türk Telekom… Türk Telekom bu sezon ciddi bir yatırım yaptı. Bizim bütçemizin iki katı bir bütçesi ve iyi bir kadrosu var. Bunun yanı sıra Trabzon ve Uşak’ da çok iyi yatırımlar var. Tofaş bu sene Türk oyuncu bazında yatırım yapan bir ekip. Tabii basketbol kağıt üzerinde değil parkede ortaya koyacağınız performansla devam ediyor. Bizim için bu sezon en büyük amacımız ligi ilk dört sıra içinde bitirebilmek.
İzmir seyircisi takımı nasıl etkiliyor?
Takımla sinerjiyi yakalamış, takımı zor dakikalarda tetikleyen, basketbolu bilen ve seven çok güçlü bir taraftarımız var. Bu sayede gerçek anlamda ev sahibi avantajını yaşayabilen az sayıda takımların başında geliyoruz. Bu nedenle ilk dörde kalmamız bizi çok farklı yerlere taşır.
Avrupa arenasında oynayan diğer Türk takımlarımızla ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?
Sadece iyi temennilerde bulunabilirim. Bütün takımlarımız umarım çok başarılı olur. Sonuçta ülke basketbolunda bir ekol oturtmamız ve her yıl birkaç takımla Avrupa arenasında olmamız gerekiyor. Biz de bunun bir parçası olalım diye uğraşıyoruz. Umarım diğer parçalarda bir başka takımımız olur.
Oyuncu olmak mı antrenör olmak mı daha keyifli?
Daha kolay olan kesinlikle oyuncu olmak. Antrenörlükte keyifli . Tabii herkese göre değişebilir. Çünkü antrenörlük çok zor bir iş. Ama ben işimi zevk alarak ve severek yapıyorum. Zaten sevmediğim an bırakırım.
Bir anınızı paylaşabilir misiniz?
Avrupa Koraç Kupası’nı almadan önce 1992 yılında Yunanistan’ın Aris takımı ile oynadığımız final maçını hiç unutamam. Maç ,Torino’da tarafsız sahada oynanmış ve 1 sayı ile kaybetmiştik. O karşılaşmanın sonunda Yunan taraftarlar bir anda sahaya girip ciddi bir kavga başlatmışlardı. Biz sahada savaştığımız gibi kenarda da savaşmıştık. Tabii ki bir yerden sonra bizde cephane bitmişti.O maç dışında İtalya’nın o zamanki adıyla Team System Bologna takımı ile oynadığımız ve dokuz tane üçlük attığım maçı da unutamam. Benim için özel bir maçtı.
Bu özel maç anılarınızdan sonra yine bu özel takımın yani Avrupa Koraç Kupası‘nı kazanan Efes Pilsen’in EN’lerini öğrenebilir miyiz?
En çok konuşan: Murat Evliyaoğlu
En az konuşan: Volkan Aydın
En hareketli: Ben
En komik: Tamer Oyguç ve Bora Sancar
En cimri : Petar Naumoski (En'lere Ufuk Hocamın katkısıdır.Bu katkısından dolayı kendisine ayrıca teşekkür ederim. :) )
Dip not: Röportajın yorumsuz halini herzaman olduğu gibi www.ankarabasket.org.tr adresinde bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder